ACENTE VE MÜVEKKİLİN TEKEL HAKKI

Sigorta acentesi tekel hakkı
Ticaret Kanununa göre belirli bir bölgede "acentenin bir müvekkil ile müvekkilin de bir acente ile çalışması" kuraldır. Buna münhasırlık(exclusivity) veya tekel hakkı denir. 

TEKEL HAKKI


Ticaret Kanunu m. 104
(1) Yazılı olarak aksi kararlaştırılmadıkça, müvekkil, aynı zamanda ve aynı yer veya bölge içinde aynı ticaret dalı ile ilgili olarak birden fazla acente atayamayacağı gibi, acente de aynı yer veya bölgede, birbirleriyle rekabette bulunan birden çok ticari işletme hesabına acentelik yapamaz.

1) Acentenin tekel hakkı nedir?

       Müvekkilin sözleşme süresi boyunca aynı ticaret dalı ile ilgili olarak aynı bölge içerisinde faaliyet gösterecek bir başka acenteyi yetkilendirememesi acentenin tekel hakkını ifade eder.

2) Müvekkilin tekel hakkı nedir?

       Acentenin sözleşme süresi boyunca faaliyet gösterdiği bölge içerisinde müvekkili ile aynı ticaret dalı içerisinde rekabet ettiği bir başka işletme için acentelik yapamaması da müvekkilin tekel hakkını ifade eder.

       Ticaret Kanununda “tek acente-tek müvekkil” sistemi benimsenmiştir. Fakat bu durum emredici nitelikte bir kural olarak da düzenlenmemiştir. Dolayısıyla taraflar tekel hakkının olup olmamasına veya bunun içeriğine dair kendi aralarında anlaşmaya varabilirler. Yalnız kanun tarafların kendi aralarında anlaşma yapmalarına izin vermekle birlikte bu anlaşmanın en azından adi yazılı şekilde yapılmasını istemiştir. Taraflar acentelik sözleşmesinde tekel hakkına dair bir anlaşma yapmamakla birlikte ayrıca yazılı bir anlaşma da yapmamışlarsa her iki tarafın tekel hakkı olduğu kabul edilir. Bir tarafın tekel hakkına karşı tarafın tecavüz etmesi ve bu duruma diğer tarafın ses çıkarmaması tekel hakkının ortadan kalktığı anlamına gelmez.

       Tekel hakkı “aynı ticaret dalı” içerisinde geçerlidir ve bu aynı ticaret dalı içerisinde olması kuralı dar yorumlanmalıdır. Müvekkilin tekel hakkı bakımından müvekkilin faaliyet yürüttüğü ticaret dalı içerisinde olmakla birlikte acente, müvekkilinin sattığı veya sağladığı hizmet dışında başka bir ürün veya hizmet için acentelik yapabilir. Örneğin bir işletmenin haşerelere karşı ürettiği bitkisel ilacın satımında acentelik yapan bir acente aynı zamanda başka bir şirketin ürettiği büyümeyi sağlayan bitkisel ilaca da acentelik yapabilir ve bu durum müvekkilin tekel hakkına tecavüz sayılamaz. Müvekkilin tekel hakkı bakımından acentenin başka işletmeye de acentelik yapmasının müvekkilin ticari menfaatlerinin zarar görmesine neden olup olmadığı somut olayda objektif bir şekilde araştırılır.

       Acentenin tekel hakkı da acentenin faaliyeti ürün grubunda sınırlanabileceği gibi, müşteri çevresi bakımından(sadece perakendecilere veya sadece zincir mağazalara gibi) veya acentenin yapacağı işlem türü bakımından da (müvekkil bir acenteye alım yetkisi bir acenteye de satım yetkisi vererek) sınırlandırılabilir(1).

3) Tekel hakkına tecavüzün yaptırımı nedir?

a) Acentenin tekel hakkına tecavüz

       Müvekkil, acentelik sözleşmesi süresi boyunca acentenin tekel hakkına tecavüz etmeme borcu altındadır. Dolayısıyla acenteye faaliyet yürütmesi için gösterilen bölge içerisinde müvekkil, ne bizzat kendisi ne de başkaları yoluyla  faaliyet yürütmemelidir. Aksi takdirde bu durum taraflar arasındaki güven ilişkisini tahrip edecektir. Böyle bir durumda acente bazı hukuki yollara başvurarak menfaatini koruyabilir.

       Menfaatini koruma adına acente ilk olarak kendi faaliyet bölgesi içerisinde kendi katkısı olmaksızın kurulan işlemler için T.K. m. 113’e dayanarak ücret isteyebilir. Böylece müvekkilin gerek bizzat kendisi yoluyla olsun gerek başkaları yoluyla olsun yaptığı işlemler için acente kendi çabası olmasa dahi sırf tekel hakkından dolayı ücrete hak kazanmış olmakta ve ücret talep edebilmektedir.

       İkinci olarak acente tekel hakkına müvekkilin tecavüzü dolayısıyla güven ilişkisinin sürdürülemeyecek derecede zarar görmesinden bahisle sözleşmeyi haklı olarak tek taraflı feshedebilir.

       Son olarak acente Borçlar Kanunun genel hükümlerine dayanarak sözleşmenin feshiyle birlikte veya sözleşmeyi feshetmeksizin uğradığı zararların tazmin edilmesini müvekkilden isteyebilir. Bunun için acente uğradığı zararın miktarını ve zararın acentenin tekel hakkına aykırı olacak şekilde müvekkilin fiilleri dolayısıyla meydana geldiğini ispat etmelidir. Böyle bir durumda müvekkil, kusursuzluğunu ispat edemediği sürece tazminat ödemeye mahkum edilir(2).

b) Müvekkilin tekel hakkına tecavüz

       Acente, müvekkilin tekel hakkından dolayı sözleşme kapsamındaki bölge içerisinde müvekkili ile rekabet halinde bulunan bir başka işletmeye aynı ticaret dalı içerisinde acentelik yapamaz. Bu durum T.K. m. 104’te düzenlenmekle birlikte aynı zamanda kanunun 109. maddesi kapsamına da girmektedir. 109. maddede acentenin müvekkilin işlerini görmekle ve menfaatlerini korumakla yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Acentenin müvekkilin rekabet halinde bulunduğu bir başka işletme için de acentelik yapması, aynı zamanda müvekkilin menfaatine aykırı olacağı için m. 109’a da aykırıdır.

       Acente, m. 104 ve 109 uyarınca kanuni bir rekabet etmeme borcu altındadır(3). Dolayısıyla acentenin müvekkili için faaliyet yürüttüğü bir iş için, aynı zamanda bizzat kendi için veya bir başka tacir için de faaliyet yürütmesi hem müvekkilin tekel hakkına tecavüz hem de rekabet etmeme yükümünün ihlali ve durumuna göre de haksız rekabet olacaktır. Bu durumda rekabet yasağı ve haksız rekabete ilişkin Ticaret Kanununda ve diğer kanunlarda yer alan hükümler de uygulanma alanı bulacaktır. Bu hükümlerden kaynaklanan diğer hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkil, Borçlar Kanununun 113. maddesine dayanarak yapmama borcunun ihlalinden dolayı gördüğü zarara karşılık tazminat talep edebilir. Böyle bir durumda müvekkil tazminat talep edebilmek için acentesinin tekel hakkına aykırı fiilini ve zararını ispat etmekle yükümlüdür.

Bunlar da ilginizi çekebilir:

AV. TURAN ÖZKAYA

1) Arslan KAYA, TTK Şerhi- Acentelik, Beta Yayınları, İstanbul, 2016, s. 48.
2) KAYA, a.g.e., s. 50-51.
3) KAYA, a.g.e., s. 51.

0 yorum:

Yorum Gönder